-
Sesler ve Teller
Teller, acının sesini dinliyordu Sesler ise çaresiz telleri anıyordu Sessiz gecenin serin saatleri artık yordu Sanki üst üste gelmiş yıllar adeta bir ordu Her geçen yıl bir ruhun içinde bir anı Ruhun telleri acımaz unutur elleri Kaldırımların sustuğu yerde açan gülleri Hatırlamak gibi geçen giden bir son anı Sesler, ardı arkası gelmez bir şekilde yankılanır Ve sessizliğin ölümünde bir ışık aydınlanır Güller topraktan çıkmış, sonsuzluğun yolunda Susan tellerdeki kuşların cıvıltısı kimin umurunda “Susarak aradığın geceler senin miydi biliyor muydun? Düşündüğün her gece, aklında yankılanan her ses ve sana kendini gösterdiği her aydınlık; hiçbiri senin değildi. Sen onun ruhunda yürüyen hiçler alemindeki bir yolcu olarak yaşıyordun ve sen…
-
İçten Kanayan Yaralar Zehirler
Bizim gibi kalbinde yarayla doğanlar bilirler yaşadıklarımızı. Sevginin insanın içine işleyen bir zehir oluşunu yaşamışızdır hepimiz bir gün. Ellerimiz, kalbimiz, gözlerimiz ve daha fazla parçamız, en az bir kere acı çekmemiş midir? Hissetmemiş miyizdir acaba öldüğümüzü içten içe? Kendimizle baş başa kaldığımız dakikaları değerlendirmeyi düşünürken nasıl bir acı çekmiş olduğumuzu düşünüyoruz aslında her geçen dakikanın içinde. Bu his, içimizi kemiren, bizi günden güne yıldırmaktaydı. İnsanları tanımıyor olduğumuz hissini damarlarımıza aşılıyordu bir yandan da. Güneşin batmadığı ilişkilere güneş olanların bile hayatınızı koskocaman bir karanlığın içine bıraktığı günleri yaşıyorsunuz belki de sizler de. Bu zehri paylaşan paydaşlarız aslında hepimiz, biz insanlar, ne yazıktır ki böyle şanssızızdır. Aslında ben de öyle bir yaralı…