-
Sisler Gecesinde Bir Şarkı
Kulağımda bir şarkı çalıyor Melodisinde can bulmuşsun Sesleniyorsun bana uzaktan, hissediyorum Şarkının içindesin, duymaktayım sesini Yarım bir mürekkeple yazılmış bir şarkı bu Biraz silik ama kalbimde okunuyor -Ruhumda da çalıyor…- Ama bir ben duyamıyorum Kendi içimi duyamıyorum! Sensizim, bu şarkının içinde ritimsizim Ses tellerim kopmuş sanki Konuşamıyorum, gücüm yetmemekte Sisler gecesinin bir şarkısını paylaşıyoruz Kalplerimizde bir hüzün Belki de biraz kırgınlık Sen tellerimde duyuyorum tiz kırıklığını Kalemimden çıkmış bir şarkıda Yine yaşıyorum işte bir diyarda Ve sen… Sen, bu şarkıda yaşıyorsun Kalbine yazılmış sanki bu şarkı Seni yaşatıyor işte Duymuyor musun nefesini Kendinde kaybolmuyor musun? Bir kere dinle kalbinin şarkısını Kulaklarında değil, ruhunda duy…
-
İşine Tutkulu Bir Muhabir; TUTKU AKBAŞ
15 yıldır gazetecilikle uğraşan, 7 yıldır Tekirdağ Çorlu Devrim Gazetesinde muhabirlik yapmakta mesleğini hayat felsefesi haline getirmiş bir gazeteci, Tutku Akbaş. Şimdi onun renkli dünyasına değineceğiz. Gazeteciliğin ne kadar kutsal bir meslek olduğunu da bir nevi onun hisleriyle tadacağız.. 1- SİZİ GAZETECİ YAPAN KİŞİLİK ÖZELLİĞİNİZ NEDİR? NEDEN GAZETECİĞİLİ SEÇTİNİZ TUTKU BEY? -Sanırım en büyük özelliğim maceracı yapımla ilgili. Bunun yanında insanların dertleri ile dertlenmeyi ve onların sıkıntı ve taleplerini yerine getirmeyi çok sevdim. İnsanlar sizden bir şey istiyor ve siz o isteklerini kendi çabanızla ve yaptığınız bir haberle yerine getirdiğiniz zaman daha çok mutlu oluyorsunuz. Mesleği seçmemdeki en büyük etkenlerden biri de bu oldu. İnsana dokunmak! 2- GAZETECİ OLMASAYDINIZ HANGİ…
-
Muhtacım…
Üşüyorum, Kalbim toprak altında kalmış Çok soğuk burası Kendi içimde buz tutuyorum Tut ellerimi, ne olursun tut Bırakma, yok olmaya bırakma beni Giderim… uzaklara gider, kaybolurum İçimde üşüyorum… Rüyalarımda ısınıyorum Yine seninle buluşuyorum Garip ve yarım bir sıcaklıkta yine beraberiz Ellerimiz uzaktaki iki yabancı… Sıcaklığın derinliklerindeyim Hâlâ üşüyorum, üşüyorum ve düşüyorum Düşünüyorum ama kavuşamıyorum Bir boşluktayım, ucu bucağı yok Serin gecenin içinde bir fener aradım Sevgilim, gözlerine muhtacım Yolum, kalbinde gizli Sana muhtacım…
-
Yıllık Yalnızlık
-Sensizlikten Önce…- Güne saçlarının sarılığı açıyor Hava yine biraz sen kokuyor Hüzünlü bir rüzgâr esiyor İçinde biraz kalbim yaşıyor Salkımların doldurduğu yollarda Kokluyorum havayı arada Bulutlar havadan bakıyor bana Duyuyorum, içime işliyor… Martıların sesleri artık gelmiyordu Bu sahiller, caddeler, sokaklar… Nefessiz kalmıştı artık, sensiz kalmışlardı Havada bir ayrılık kokusu var, Kokudaysa bir hüzün, bir burukluk… Bir özlemde buluşan iki kalp Karalar bağlamış bir karanlıkta Kayboluyorlardı… -Sensizlikten sonra…- Bir daha var olamadım ruhumda Yoktum sanki, yaşamıyordum İçimde yarım kalmıştım, Tamamlanmıyordu duygularım Ama seni bir deli gibi sevdim Saf duygularla sevdim Hissettirmeden, sadece sıcak bir huzurla Ve, sadece kendi kalbimi yakarak Sevdim… -Sevgiden…
-
Kışın Soğuk Tarafı
Kış geldi, İnsanlar sokakta karın yağışını kutlamaya başladılar bile, Kartopu yaparken elleri buz tutan binlerce insan, Ve keyfinden bin köşe olan milyonlarca yürek. Kış geldi, Sobanın ateşiyle alelacele bir ısınma telaşındaki yüzlerce anne, Çocuklarının ısınması için gazete kâğıtları yakıyor, Evine çuval çuval kömür taşıyan babalar, Ellerindeki siyah kalıntıları bile görmüyorlar. Kış geldi, Kiminin elinde kartopu, oynar, Kimininse yatacak yeri yok, donar, Kış geldi, Kış herkese bir geldi, Ama bazılarına daha soğuk geldi.
-
Ben de Değiştim
Tek suçlu sen değilmişsin, geç oldu anlamam Seni en başında terk etmeliydim Çektiğim sancıların hepsi benim hatam Ben de en az sen kadar değiştim. Dinlediğim şarkılar da kesmiyor hıncımı Cansız çıkacağım bu viraneden Güçlükle yazıyorum bu satırları Yıllar çok şey götürmüş benden. Ben de değiştim tabii, sigaraya başladım Kokusundan bile nefret ederdim değil mi ? Boş ver, yokluğuna da böyle alıştım Sesim boğuklaştı, gözlerim biraz sisli. Ölümü düşünüyorum, bu kaçıncıdır Gözüm kör olsun bir sevdana zincir vuramadım Beyaz taşa bir gün benim de adım kazınır Hiç haberin olmaz, sana ne kadar uzağım. Değiştim herhalde, değişmez olur muyum ? Kendimi unuttum ama sen hala ezberimdesin Mutlusun, gözlerinden…
-
Kayboldum Seninle
Sensizlik bir sessizlik fırtınası yüreğimde Susuyorum, bütün benliğimde gizlice Özlemim, ölümden hallice Bırak… sadece bırak toz olayım bir gecede… Gideyim bırak beni, susarak izle bir kere Harap oldum kalbimde tek yaşarken Gittin… arkana bile bakmadın, neden Kaldım geride yine biçare Seslendim arkandan, bir daha İstedim, sadece istedim, seni bir daha görmeyi Duruldu kalbim, görmüyor artık geriyi Ellerim arıyor ruhunu, her yer tenha… Bak bana… Ne olur bak sevgilim Bak çünkü seni seviyorum Çünkü kopamıyorum senden Bırakamıyorum ellerini tutmayı Kayboldum… Yine uzaklardayım Yollar dile geldi artık Gel… Sadece gel… Konuşmasan da olur Yeter ki gel sevgilim…
-
Faşizm ve Sosyalizm
Sosyalizmin Genel Çerçevesi Sosyalizmin Kökeni, Gelişimi ve Önemi Sosyalist terimi, birleştirmek veya paylaşmak anlamına gelir, Latince “sociare” kavramından türetilmiştir. Bu kavram ilk olarak 1827 yılında İngiltere’de Kooperatif Dergisi’nin bir sayısında kullanılmıştır. Fransa’da Saint-Simon (1760-1825) ve İngiltere’de Robert Owen takipçileri 1830’ların başında sosyalizm olarak yaklaşımlarını tanımlamaya başlamıştı. Bu nedenle sosyalizmin kökeni 19. yüzyılda, endüstriyel kapitalizmin gelişmesiyle Avrupa’da meydana gelen sosyal ve ekonomik koşullara bir tepki olarak ortaya çıkmıştır. İlk sosyalistler radikal bir değişim, endüstriyel kapitalizme devrimci bir alternatif arıyorlardı. Örnek olarak, Fransa’da Charles Fourier (1772-1837) ve İngiltere’de Robert Owen rekabet ve açgözlülük yerine işbirliği ve sevgiye dayalı ütopik toplumların kurulmasını savundular. Almanya’da Karl Marx ve Friedrich Engels (1820-1895)…
-
Harabe
Gözlerinde bir kez kendime rastladım Hiç unutamadım, bilmem sen hatırlar mısın Ne yanaklarıma süzülen yaşlar anlatabilir, Ne de sen dinlersin hayatım. Sevgilim, derdim eskiden ! Sevgimle dertlendi başım. Önce sen gittin, sonra bitti hayatım. Dalgınlığımı oradan anlarsın. Hangi aynaya baksam Bir harabe görürüm karşımda. Sevginle güzelleşemedim ya, Çiçek bile açmaz mezarımda. Yine de bir kez olsun gülümse karşımda Diyeyim ki, yaşamak buymuş aslında Gülmesen de olur, sadece bak bana. Sen bana bak, Ben sana Hep aşığım. Kalbim yoruldu, Ah… dile gelse ne çok susar… Yine de bir çağırsan hemen koşarım Yetmese nefesim, tutmasa da dizlerim… Varsın son nefesimi uğruna vereyim Yâr yolunda ölmek , herkese…
-
Ormandaki Bebek
Kırmızılar ve Maviler ülkeleri arasında yıllardır süregelen korkunç savaşın 8.yılıydı. Gökyüzünde kara bulutlar dolaşıyor, her tarafı sis kaplıyordu. Gökyüzünü sarıp sarmalayan bulutlar yüzünden yakında sağlam bir yağmur yağması bekleniyordu. Hava şartları sebebiyle iki taraf da bir günlüğüne ateşkes yapmayı kabul etmişti. Her iki cephede de askerler yemeklerini yiyor, içkilerini içiyor ve yüreklerinden hiç koparamadıkları sevdiklerine mektuplar yazıyorlardı. Sekiz yıldan beri ilk kez iki taraf da bir nebze olsun dinlenebiliyordu. Ateşkesin daha ikinci saatindeyken Kırmızılar ülkesinden bir grup asker arasında eğlenceli bir konuşma geçmekteydi. “Şu anda ne yapsak iyi olur biliyor musunuz?” dedi Ali. “Ne yapsak iyi olurmuş söyle bakayım?” dedi Mehmet. “Bisiklet sürmeye çıksak müthiş eğleniriz” diyerek heyecanla atıldı Ali.…